ANKESÖR soruşturması kapsamında dava açılan eski üsteğmen F.U. beraat ederken gerekçeli kararda, FETÖ mensuplarınca aranmış her kişinin “Örgüt üyesi sayılamayacağı” belirtildi.
Dava dosyasına göre eski üsteğmen F.U., ankesör soruşturması kapsamında 15 Ekim 2018’de tutuklandı. F.U.’nun 2014 yılında 3, 2015 yılında 4 kez sabit hattan arandığı, aynı hattan bir başka askerin ardışık olarak arandığı, örgütün yurtlarında ve evlerinde kaldığı gerekçesiyle hakkında örgüt üyeliği suçlamasıyla Ankara 16. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı. Gaziantep
F.U. savunmasında,
Örgütün bir yurdunu 2011 yılında üniversite öğrencisiyken ziyaret ettiğini ancak kalmak istemediğini, örgüt evlerinde kalma teklifini kabul etmediğini, babasının emekli albay olması nedeniyle bazı örgüt üyelerinin kendisini sabit hatlardan arayarak ısrarla görüşmeye çalıştığını, ancak reddettiğini anlattı.
Mahkeme sanığın beraatına karar verirken gerekçeli kararında, Banka Asya’da hesabının bulunmadığını, örgütün haberleşme sistemlerini kullanmadığını, himmet, kurban bağışı gibi bir yardımda bulunmadığını, örgütle irtibatlı bir sosyal medya paylaşımı olmadığını vurguladı. Kararda şu tespitlere yer verildi:
“FETÖ’nün mensubu yapmayı düşündüğü ya da takibini hedeflediği kişileri ısrarla aradığı, gerektiğinde tehdit ve baskıyla görüşmeye zorladığı bir gerçektir. FETÖ yargılama dosyalarından anlaşıldığı üzere kişiyi GSM hattını değiştirmeye mecbur edecek derecede aramaya devam ettikleri ve hattını öğrenerek yine aradıkları bilinen bir gerçektir. FETÖ mensuplarınca aranmış olan her kişinin örgüt üyesi kriterlerini taşımış olduğunu da kabul etmek hukuki olmadığı gibi ayrıca örgütün zamanla ortaya çıkarılan gerçekliklerine ve kodlamalarına da uygun değildir.”
Savcılık ise beraat kararına itiraz etti.
Mor Beyin uyarısı
Mahkemenin gerekçeli kararında ‘Mor Beyin’ programıyla ilgili de şu tespit yapıldı: “FETÖ kendi örgüt mensuplarının iç haberleşme programı olan ByLock programının, bu örgütle hiçbir bağı olmayan kişiler tarafından da kullanılmış olduğu görüntüsü vermek suretiyle, soruşturmalarda hedef saptırmak, masum insanları mağdur etmek ve kendi mensuplarına zaman kazandırmak amacıyla farklı programlar oluşturduğu da (Mor Beyin) zamanla ve hatta kimi mahkûmiyet kararlarından sonra anlaşılmıştır.”
Fakat aramaların bu kriterleri Salt sağlamış olması da Aramanın iddia edildiği gibi Örgüt üyesi biri tarafından yapıldığını göstermemektedir. Özellikle Ankesör dosyalarında aramaların Ardışık olması verilen cezaların en büyük gerekçesini oluşturmaktadır.
Fakat mevcut dosyalarda görüldüğü üzere BTK dan getirilmeden Emniyet tespiti şeklinde sunulan verilerin birbiriyle çelişkiler görülmektedir.
Bu aramaların Ne amaçla yapıldığı özellikle belli bir sıklıkla gerçekleşen aramaların Neden Sıklıkla gerçekleştiği de mevcut dosyalarda önem arz etmektedir.
“Herkes suçluluğu ispat edilinceye kadar masumdur” temel kaidesi yerini “Suçsuzluğun ispat edilmesine” bırakmıştır.
Örgütün ustaca gizlenen amacını bilenler ve bu amaçla örgütte görev alanlar açısından suç tarihinden önce bir terör örgütü kararı verilmesine ihtiyaç yoktur.
Kuruluş amacı silahlı ya da silahsız yöntemlerle suç işlemek olan, bu amaç ve yöntemlerini açıkça deklare eden ya da örgüt faaliyeti kapsamında işlenen bu durumu açıkça bilinen örgütlere üye olan veya bu örgütlere bilerek yardım edenlerin kusurluluğunda tartışılacak bir husus bulunmamaktadır.
Örgütün amaç ve yöntemlerini bilen örgüt mensuplarının örgütteki konumları gözetilerek cezalandırılacağı açıktır. Örgütlenme piramidine göre üç, dört, beş, altı ve yedinci tabakalarda bulunan örgüt mensuplarının bu durumda olduklarının kabulü gerekir.
Önce dini bir kült, ardından bir terör örgütü haline dönüşen, eğitim-öğretim faaliyetleri, sivil toplum ve meslek kuruluşları, yerel ve uluslararası ticari işletmeler, basın-yayın medya organları gibi legal yapılar, Abant toplantıları, Türkçe olimpiyatları benzeri organizasyonlar üzerinden oluşturulan sempatizan halkasından insan ve maddi kaynak devşiren FETÖ’nün başlangıçta bir ahlak ve eğitim hareketi olarak ortaya çıkması ve toplumun her katmanının büyük bir kesimince böyle algılanması da toplumsal bir gerçekliktir.
Örgüte bilmeden katılanların, ceza kanununda benimsenen kusur ilkesi karşısında hukuki durumlarının belirlenmesi gerekir. Bir suç örgütü başından itibaren suç işlemek üzere kurulmuş illegal bir yapı olabileceği gibi legal olarak faaliyet göstermekte olan bir sivil toplum örgütünün sonradan bir suç örgütüne hatta terör örgütüne dönüşmesi de mümkündür.
Legal zeminde faaliyet gösteren, nihai amacın gizli tutulması nedeniyle açıkça bilinmeyen yapılara dahil olan ya da yardım edenlerin bu suçların doğrudan kast ve özel saikle işlenebilen suçlar olduğu hususu da gözetildiğinde hukuki durumlarının kusurluluk ve hata bağlamında değerlendirilmesinde zaruret vardır.
Örgütün, silahlı terör örgütü olduğu gerçeğinin, örgütün kurucusu ve yöneticisi Fetullah Gülen hakkında Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesince verilen ve Yargıtay Ceza Genel Kurulunun kararı ile kesinleşen beraat kararı da nazara alındığında özellikle örgütün sözde meşruiyet vitrini olarak kullanılan diğer tabakalardaki örgüt mensupları tarafından bilinip bilinmediğinin olaysal olarak toplanan deliller muvacehesinde TCK’nin hata hükümlerini düzenleyen 30. maddesi kapsamında değerlendirilmesi lazımdır.
Bu değerlendirme yapılırken, 2012 yılı ve sonrasında örgüt mensubu kamu görevlileri tarafından yapılan operasyonlar gibi örgütün nihai amacını açıkça ortaya koymaya başladığı sansasyonel olaylar sonrasında, Milli Güvenlik Kurulunun 30 Ekim 2014, 29 Nisan 2015 ve 26 Mayıs 2016 tarihli toplantılarında alınan ve kamuoyu ile paylaşılan kararlarda sözde “hizmet hareketi” adlı, legal görünümlü illegal yapının, paralel bir devlet kurma amacında olan, devletin varlığına ve anayasal düzenine karşı ciddi tehdit oluşturan bir örgüt olarak kabul edilmesi, aynı tespit ve açıklamaların devlet ve hükümet yetkililerince en üst düzeyde benimsenip, kamuoyuyla paylaşılması gibi olguların da göz ardı edilmemesi gerekir.
Örgütün birinci ve ikinci katmanında yer alanlar ile yardım edenlerin sorumlulukları kusurluluk ilkesi doğrultusunda belirlenmelidir. Yani bu yapıyı cemaat zannederek yer alanlar, ancak örgüt olduğunu ortaya koyan olaylar ortaya çıkmasından sonraki tarihlerde örgüte bağlılıkları devam ediyorsa cezai yönden sorumlu olacaklardır.
FETÖ’yü anayasal düzeni zorla değiştirmek için oluşturulan bir terör örgütü olarak kuran, yöneten veya örgütün gerçek amacını bilerek hiyerarşisine dahil olan için suç tarihi bakımından bir milat söz konusu değildir. Dava zaman aşımı süresince yargılanabilirler. Gaziantep ceza avukatı
Özgürlüğünüz Önemlidir
Paylaşmak istediğiniz konu ve görüşlerinizi aşağıdan bizimle paylaşabilirsiniz