Boşanma kararı alan eşlerin karşılaştıkları en önemli problemlerden biri, çocuğun velayetinin kime verileceğidir. Boşanma davalarında eşler kimi zaman karşı tarafa zarar vermek için çocuğun velayetini istemekte kimi zamanda karşı tarafın çocuğa iyi bir gelecek sağlayamayacağı düşüncesi ile velayetin kendilerine verilmesini talep ederler.
Velayet konusunda, hakimin karar verirken dikkat edeceği özelliklerden ilki ve en önemlisi çocuğun yaşıdır. Zira henüz anne bakımına muhtaç olan bir çocuğun anneden alınarak babaya verilmesi çocuğun sağlığı ve kişisel gelişimi açısından çocuğa büyük zararlar verebilir.
Türk hukuku uygulaması açısından 6 ile 7 yaşına kadar çocuğun velayeti anneye verilir. Zira çocuğun anne bakımına en çok ihtiyaç duyduğu dönemlerin bu yaşlar arası olduğu bilimsel olarak da kanıtlandı.
Bu yaşlar arasındaki bir çocuğun anneden alınarak babaya verilmesi aksi bir şey olmaz ise neredeyse imkansız gibidir.
Burada annenin işinin, evinin, kazandığı miktarın ve yaşam tarzının herhangi bir önemi yoktur.
Yargıtay istikrarlı olarak verdiği kararlarda bu yaşlardaki çocukların velayetinin anneye bırakılmasını hükme bağlıyor.
Bu dönemleri yaşayan bir çocuğun anneden alınarak babaya verilmesi istisnadır. Örneğin, annenin çocuğun sağlığına zarar vermesi, çocuğa bakmaktan aciz olması, annenin sağlığının kötü durumda olması gibi sebepler halinde ancak çocuğun velayeti anneden alınarak babaya verilebilir.
Burada hakim annelik veya babalık duygularının tatmininden öte çocuğun menfaatini dikkate alarak bir karar verir. Zira çocuğun menfaati ve geleceği bu duyguların tatmininden çok daha önemlidir.
Artık okul çağında olan çocukların velayetinin belirlenmesinde yaş yine önemlidir, ancak burada tarafların çocuğa sunacakları maddi imkanlar da önem arz etmeye başlar. Zira çocuğa daha iyi bir eğitim ve gelecek sağlayabilecek eş velayet konusunda bir adım öne geçmiş olur.
Ancak hakim okul çağındaki bir çocuğun velayetini tayin ederken çocuğun da fikrine başvuracaktır. Uzman bir çocuk psikiyatristi tarafından çocuk dinlenir ve fikrine başvurulur.
Burada çocuğun ailenin etkisinde olma ihtimali de söz konusu olduğu için çocuk psikiyatristinin raporu başlı başına karar vermeye yeterli değildir.
Hakime burada da geniş bir takdir yetkisi verilmiştir. Çocuğun menfaati yine öne çıkar ve velayet bu duruma göre belirlenir.
Çocuğun eğitim, sağlık gibi kararların ortak olarak alınması ve çocukla kişisel ilişkinin eşit olarak görülmesini sağlayan esaslara dayanır. Son günlerde İngiliz bir çifttin ülkemizde görülen davasında verilen bu karar nedeniyle kamuoyunda sıklıkla gündeme gelmektedir.
Ancak unutulmaması gereken husus bu düzenlemenin iç hukukumuzda henüz tam olarak yer bulmamış olmasıdır.
Zira bu karar uluslararası sözleşmelere istinaden verilmiştir. Yani aile mahkemelerinden şuan için bu kararın alınması istisna bir durum oluşturur. Çocuğun anne baba arasında kalmasına ve menfaatinin zedelenmesine neden olma ihtimali hali yüksektir.
Boşanmış çiftlerin çoğu velayeti bir koz olarak görmekte ve eşini çocukla cezalandırmak gibi bir hataya düşmektedir.
Ayrıca uygulamada fiilen erkeğin iznine dönüşme ihtimalini de göz ardı etmemek gerekir. Bu durumda hem çocuğun hem annenin hakları zarar göre bilir.
Esas olan, velayetin anne veya babada olmasının algılanış biçimin ülkemizde değişmesi gerektiğidir. Yani velayet hakkı verilmeyen tarafın annelik veya babalık vasfının elinden alındığını düşünmemesi, velayetin verilen tarafın da çocuğun anne veya babaya olan ihtiyaçlarını gözetmesi gerekir.
En iyi baba veya en iyi anne olmak boşanma sonucu çocuğun velayetinin kendisinde kalacağı anlamına gelmemekte ve bu durum başlı başına yeterli bir unsur olmamaktadır.
Boşanmanın sonuçlarından biri olan velayet hususunda mahkemeler çocuğun velayetinin kimde kalacağı hususunda öncelikle çocuğun annenin ilgi ve bakım yaşını aşıp aşmadığına bakmakta ve sonrasında mahkemece gerek kadın gerekse erkek için yapacağı SEK araştırması neticesi gelecek rapora bazen ise zaman zaman velayeti istenilen çocuk ile pedagog görüşmesi sonucu pedagoğun vereceği rapor doğrultusunda velayet hususu belirlenmiş olacaktır.
Sonuç olarak çok iyi bir anne veya çok iyi bir baba olmak boşanma sonucu çocuğun velayetinin almak için yeterli gelmeyecektir.